Kolon Kanseri

KOLON KANSERLERİ

kalın bağırsak (kolon) anatomisi

Kolonun Kısa Anatomisi

Kalın bağırsak, sindirim sisteminin son bölümünü oluşturan uzun tüp şeklinde bir organdır. Kolon, kalın bağırsağın en uzun kısmıdır.  Yaklaşık 1,5 metre uzunluğundadır ve dört bölümden oluşur: Çıkan kolon, transvers kolon, inen kolon ve sigmoid kolon.

Kolonun ilk kısmına çekum denir.  Çekumdan dışarı çıkan apendiks, bir ucu kapalıdır ve yaklaşık bir parmak büyüklüğünde tübüler bir yapıdır. Apendiksin kökünün tıkanması sonucu şişer ve apandisit dediğimiz ameliyat gerektiren hastalık ortaya çıkar.

Yenilen gıdaların besin içeriği ince bağırsaklarda emilir. Geriye kalan posanın da sıvı ve mineral içeriği büyük oranda kalın bağırsaklarda emilerek, katı bir hal alır ve dışkı oluşur.  Dışkı daha sonra kalın bağırsağın rektum adı verilen son bölümüne hareket eder. Rektum, dışkı için bir rezervuar görevi görür. Dışkı, daha sonra anüs adı verilen bir açıklıktan vücuttan atılır.

Kolon Kanserinin Öncülleri: Kolon Polipleri

Kalın bağırsak, sindirim sisteminin son bölümünü oluşturan uzun tüp şeklinde bir organdır. Kolon, kalın bağırsağın en uzun kısmıdır.  Yaklaşık 1,5 metre uzunluğundadır ve dört bölümden oluşur: Çıkan kolon, transvers kolon, inen kolon ve sigmoid kolon.

Kolonun ilk kısmına çekum denir.  Çekumdan dışarı çıkan apendiks, bir ucu kapalıdır ve yaklaşık bir parmak büyüklüğünde tübüler bir yapıdır. Apendiksin kökünün tıkanması sonucu şişer ve apandisit dediğimiz ameliyat gerektiren hastalık ortaya çıkar.

Yenilen gıdaların besin içeriği ince bağırsaklarda emilir. Geriye kalan posanın da sıvı ve mineral içeriği büyük oranda kalın bağırsaklarda emilerek, katı bir hal alır ve dışkı oluşur.  Dışkı daha sonra kalın bağırsağın rektum adı verilen son bölümüne hareket eder. Rektum, dışkı için bir rezervuar görevi görür. Dışkı, daha sonra anüs adı verilen bir açıklıktan vücuttan atılır.

Kolon polipleri

Kolon Kanser Evrelemesi

Kanser evrelemesi, vücuttaki kanserin yaygınlık derecesini tanımlar.  Hastalık evrelenerek evreye göre tedavi uygulanır. Her evrenin tedavi yaklaşımı farklıdır. 

Kanser kolon duvarının iç kısmından başlayarak derinlere ilerler. Sonra etraf doku ve organlara, lenf kanallarına, kan yoluyla uzak organlara metastaz yapar.

Kolon duvarının yapısı hakkında genel bir fikre sahip olmak, kolon kanserinin nasıl evrelendirildiğini anlamak için faydalıdır.

 Kolon duvarı doku katmanlarından yapılmıştır.  En içteki tabakaya mukoza denir.  Kanser, bu katmanda başlar. Bir sonraki katman submukozadır.  Bağ dokusundan yapılmıştır ve mukus bezleri, kan, lenf damarları ve sinirler içerir.  Submukozayı muskularis propria adı verilen bir kas tabakası takip eder.  En dıştaki dördüncü katmana serosa (veya adventitia) denir.

 Amerikan Kanser Komitesi (AJCC) TNM sistemi (T-tümör, N-lenf düğümü, M-metastaz) kolon kanserini evrelendirmek için kullanılır.  AJCC sisteminde, kanseri evrelemek için şu bilgiler kullanılır:

 

T: Tümörün kolon duvarında ne kadar derinleştiği

N: Kanserin ulaştığı lenf nodlarını

M: Kanserin kolon dışındaki bölgelere veya organlara yayılıp yayılmadığı (metastaz)

 

 Kanseri evrelemek için T, N ve M skorları birleştirilir.  5 evre vardır:

 

Evre 0

Evre 0 kolon kanseri, “karsinoma in situ” olarak da adlandırılır. Burada, kolon duvarının en iç tabakasında anormal hücreler vardır.  Bu anormal hücreler kansere dönüşebilir ve kolon duvarının daha derin katmanlarına yayılabilir. 

Evre I

Kanser, kolon duvarının ikinci veya üçüncü tabakasına büyümüştür.  Yakındaki lenf düğümlerinde veya kolon dışındaki alanlarda kanser yoktur.

 Evre II

 Kanser, kolon duvarının dördüncü tabakasına veya ötesine büyümüştür. Yakındaki lenf düğümlerinde veya kolon dışındaki alanlarda kanser yoktur.

Evre III

Kanser kolondan yakındaki lenf düğümlerine yayılmıştır veya tümör birikintileri vardır.  Tümör birikintileri, kolon çevresindeki yağda bulunan küçük tümörlerdir.

Evre IV

Kanser, kolonun dışındaki bölgelere ve uzaktaki lenf düğümlerine yayılmıştır.  Kolon kanseri en sık karaciğer ve/veya akciğerlere yayılır.

Kolonoskopi

Kolon kanserinde en önemli tanı aracı kolonoskopidir. Kolonoskopi cihazının ucu ışıklı ve kameralıdır. Bağırsak içindeki polip ve kanser lezyonlarının tespiti, biyopsi alınması, hatta çıkarılmasında kullanılır. Kolonoskopide bir polibin çıkarılmasına polipektomi denir. Bağırsağın içinin düzgün gözlenebilmesi için kolonoskopi öncesi bağırsak temizliği yapılmalıdır. İşlem 20-40 dakika kadar sürer.

Hemen hemen tüm kolon kanserleri bir polipte başlar. Kolon kanser taraması için yapılan kolonoskopi ile kolon polipleri kanserleşmeden çıkarılabilir. Ancak her polip kanserleşmez. Hatta küçük poliplerin çoğu kanserleşmez. Kolonoskopi yoluyla poliplerin türü tespit edilerek gerekli müdahale yapılır.

Biyopsi

Kolon kanserlerinde kesin tanı, kolonoskopi sırasında alınan biyopsi ile konur. Biyopsi, kolondaki lezyonlardan küçük doku parçalarının alınması işlemidir.  Alınan biyopsi test için patoloğa gönderilir.

Nadiren, kanserin karaciğer veya akciğerler gibi kolon dışındaki bölgelere yayıldığından şüpheleniliyorsa, oradan da biyopsi almak gerekebilir.  Bu durumda, iğneyi doğru alana yönlendirmeye yardımcı olmak için ultrason veya bilgisayarlı tomografi (CT) kullanılabilir. 

Patolojik incelemede alınan dokunun kanser olup olmadığı, kanserse derecesi hakkında bilgiler elde edilir.

Kanserin histopatolojik derecesi, kanserin ne kadar hızlı büyümesinin ve yayılmasının beklendiğinin bir puanıdır.  Kanser hücrelerinin mikroskop altında bakıldığında ne kadar anormal göründüğüne dayanır.  Daha yüksek puanlar, kanserin hızla büyüyüp yayılabileceği anlamına gelir.  5 olası derece vardır:

 GX: Derecenin belirlenemeyeceği anlamına gelir.

 G1: Kanser hücrelerinin sağlıklı hücrelere benzediği anlamına gelir.  “İyi diferansiye” veya “düşük dereceli” olarak da adlandırılır.

 G2: Kanser hücrelerinin sağlıklı hücrelerden biraz farklı olduğu anlamına gelir.  Ayrıca orta dereceli diferansiye veya ara derece olarak da adlandırılır.

G3: Kanser hücrelerinin zar zor sağlıklı hücreler gibi göründüğü anlamına gelir.  Kötü diferansiye veya yüksek dereceli olarak da adlandırılır.

 G4: Kanser hücrelerinin çok anormal göründüğü anlamına gelir.  Bunlar en yüksek derecelidir ve tipik olarak daha düşük dereceli tümörlerden daha hızlı büyür ve yayılır.  Farklılaşmamış veya yüksek dereceli olarak da adlandırılır.

Hemen hemen tüm kolon kanserleri bir polipte başlar. Kolon kanser taraması için yapılan kolonoskopi ile kolon polipleri kanserleşmeden çıkarılabilir. Ancak her polip kanserleşmez. Hatta küçük poliplerin çoğu kanserleşmez. Kolonoskopi yoluyla poliplerin türü tespit edilerek gerekli müdahale yapılır.

Kan Testleri

Tam kan sayımı (CBC), biyokimya profili, CEA testi bakılır. Tam kan sayımı kan numunesindeki kan hücrelerinin sayısını ölçer.  Beyaz kan hücresi, kırmızı kan hücresi ve trombosit sayılarını ölçer.  Beyaz kan hücreleri (lökositler) vücudun enfeksiyonla savaşmasına yardımcı olur.  Kırmızı kan hücreleri (eritrositler) kanda oksijen taşır.  Trombositler kan pıhtıları oluşturarak kanamaya engel olur ve yaraların iyileşmesine yardımcı olur.  Kanser, kemoterapi, enfeksiyon düşük veya yüksek kan hücresi sayısına neden olabilir.

Biyokimya profilinde, kandaki metabolitler, elektrolitler ve proteinler gibi belirli maddelerin seviyesini ölçer. Bu maddelerin seviyeleri böbreklerinizin, karaciğerinizin ve diğer organlarınızın ne kadar iyi çalıştığı hakkında bilgi sağlar. Karsinoembriyonik antijen (CEA), kanda bulunan bir proteindir.  Bir tümör belirteci olarak kabul edilir.  Kolon kanserli kişilerde, özellikle kanser diğer organlara yayılmışsa, CEA düzeyi genellikle normalden yüksektir.  Ancak kanser dışındaki bazı durumlarda da yükselebilir. Hamile kadınlar ve sigara içen kişilerde CEA seviyeleri bir miktar yüksek olabilir.  CEA’nın esas değerli olduğu yer, kanser izlemidir. Tedavi sonrası CEA düzeylerinin anlamlı yükselmesi, aksi ispat edilinceye kadar hastalığın tekrarlamasının işaretidir.

Nadiren, kanserin karaciğer veya akciğerler gibi kolon dışındaki bölgelere yayıldığından şüpheleniliyorsa, oradan da biyopsi almak gerekebilir.  Bu durumda, iğneyi doğru alana yönlendirmeye yardımcı olmak için ultrason veya bilgisayarlı tomografi (CT) kullanılabilir. 

Patolojik incelemede alınan dokunun kanser olup olmadığı, kanserse derecesi hakkında bilgiler elde edilir.

Kanserin histopatolojik derecesi, kanserin ne kadar hızlı büyümesinin ve yayılmasının beklendiğinin bir puanıdır.  Kanser hücrelerinin mikroskop altında bakıldığında ne kadar anormal göründüğüne dayanır.  Daha yüksek puanlar, kanserin hızla büyüyüp yayılabileceği anlamına gelir.  5 olası derece vardır:

 GX: Derecenin belirlenemeyeceği anlamına gelir.

 G1: Kanser hücrelerinin sağlıklı hücrelere benzediği anlamına gelir.  “İyi diferansiye” veya “düşük dereceli” olarak da adlandırılır.

 G2: Kanser hücrelerinin sağlıklı hücrelerden biraz farklı olduğu anlamına gelir.  Ayrıca orta dereceli diferansiye veya ara derece olarak da adlandırılır.

G3: Kanser hücrelerinin zar zor sağlıklı hücreler gibi göründüğü anlamına gelir.  Kötü diferansiye veya yüksek dereceli olarak da adlandırılır.

 G4: Kanser hücrelerinin çok anormal göründüğü anlamına gelir.  Bunlar en yüksek derecelidir ve tipik olarak daha düşük dereceli tümörlerden daha hızlı büyür ve yayılır.  Farklılaşmamış veya yüksek dereceli olarak da adlandırılır.

Hemen hemen tüm kolon kanserleri bir polipte başlar. Kolon kanser taraması için yapılan kolonoskopi ile kolon polipleri kanserleşmeden çıkarılabilir. Ancak her polip kanserleşmez. Hatta küçük poliplerin çoğu kanserleşmez. Kolonoskopi yoluyla poliplerin türü tespit edilerek gerekli müdahale yapılır.

Görüntüleme Testleri

Bilgisayarlı tomografi (BT), X-ışınları kullanarak vücudun çeşitli bölümlerinin seri fotoğraflarını çeker. Görüntüler uzman bir Radyolog tarafından incelenerek raporlanır.  BT, kolon kanserinin vücuttaki yaygınlığını öğrenmek için kullanılan ana görüntüleme testidir.  Yakındaki ve uzak bölgelerdeki kanser alanlarını gösterebilir.

Kanserli dokuların daha net görüntülenmesi için damardan verilen kontrast adı verilen ve gerekirse ağızdan içilen bir madde kullanılacaktır. 

PET/CT kolon kanseri için rutin olarak gerekmese de bazı durumlarda kullanılır.  PET/CT’de, vücuda bir radyoaktif ilaç (şeker izleyici) enjekte edilir.  Şekeri yoğun tutan dokular parlak olarak görüntülenir. Kanser hücreleri şekeri daha hızlı kullandıkları için normal hücrelerden daha parlak görünürler. 

MR, kolon kanseri tedavisini planlamak için sık kullanılmaz. Kontrastlı MR, karaciğerde şüpheli lezyon varlığında gerekebilir.

Hastanın Özgeçmişi ve Soygeçmişi

Sağlık özgeçmişiniz, daha önce geçirdiğiniz tüm hastalıklar, ameliyatlar, kullandığınız ilaçlar, mevcut kronik hastalıkları içerir.  Öz geçmişinizi doğru bilmeleri, doktorlarınızın sizin için en iyi tedaviye, ameliyat öncesi hangi hazırlıkların yapılması gerektiğine karar vermesine yardımcı olur. 

Soy geçmişiniz de önemlidir. Kolon kanseri ve diğer hastalıklar aileden geçebilir. Ailenizde kimlerin hangi hastalıklara ve hangi yaşlarda sahip olduğunu bilmek faydalıdır. Bazen aile taraması gerekli olabilir.  

Kanserli dokuların daha net görüntülenmesi için damardan verilen kontrast adı verilen ve gerekirse ağızdan içilen bir madde kullanılacaktır. 

PET/CT kolon kanseri için rutin olarak gerekmese de bazı durumlarda kullanılır.  PET/CT’de, vücuda bir radyoaktif ilaç (şeker izleyici) enjekte edilir.  Şekeri yoğun tutan dokular parlak olarak görüntülenir. Kanser hücreleri şekeri daha hızlı kullandıkları için normal hücrelerden daha parlak görünürler. 

MR, kolon kanseri tedavisini planlamak için sık kullanılmaz. Kontrastlı MR, karaciğerde şüpheli lezyon varlığında gerekebilir.

Kalıtsal Kanser Sendromları

Kolon kanseri çoğunlukla bilinmeyen nedenlerle ortaya çıkar.  Ancak, bazı insanların kolon kanseri olma ihtimali ortalama bir insandan daha fazladır.  Bunun nedeni, DNA’larındaki bir mutasyonun onlara geçmesi ve kolon kanseri riskini artıran bir bozukluğa neden olmasıdır.  Buna “kalıtsal kanser sendromu” denir. En sık görülen tipleri Lynch sendromu veya ailesel adenomatöz polipoz (FAP)’tır.  Kalıtsal kanser sendromu olan bireylerde kanser gelişme riski artmıştır. Ancak bu bireyler kolon kanserli hastaların az bir kısmını oluşturur. Örneğin, kolon kanseri olan her 100 kişiden sadece 5’inde Lynch sendromu vardır. Kolon kanseri olan 100 kişiden sadece 1’inde FAP vardır.

Lynch sendromuyla doğan insanlar, kolon kanseri ve diğer bazı kanserler, özellikle endometriyal ve yumurtalık kanserleri geliştirme açısından yüksek risk altındadır.  Bu sendrom, hasarlı DNA’yı tamir eden genlerin kalıtsal mutasyonlarından kaynaklanır.  Bunlara uyumsuzluk onarımı (MMR) genleri denir.  Bazen Lynch sendromu kalıtsal polipsiz kolon kanseri (HNPCC) olarak adlandırılır, ancak bunlar tam olarak aynı değildir.  HNPCC tanısı konulabilmesi için belirli aile öyküsü kriterlerinin karşılanması gerekir.

 Ailesel adenomatöz polipozis (FAP) nadir görülen kalıtsal bir sendromdur.  Kolon ve rektumda yüzlerce-binlerce polip oluşmasına neden olabilir.  Polipler iyi huylu (kanserli olmayan) büyümeler olarak başlar, ancak zamanla kolon kanserine dönüşebilirler.  Klasik FAP’li kişilerde kanserin 50 yaşına kadar gelişmesi muhtemeldir.  Attenüe FAP adı verilen daha hafif bir form, daha az polip oluşturur ve genellikle yaşamın ilerleyen dönemlerinde başlar. 

Soy geçmişiniz de önemlidir. Kolon kanseri ve diğer hastalıklar aileden geçebilir. Ailenizde kimlerin hangi hastalıklara ve hangi yaşlarda sahip olduğunu bilmek faydalıdır. Bazen aile taraması gerekli olabilir.  

Kanserli dokuların daha net görüntülenmesi için damardan verilen kontrast adı verilen ve gerekirse ağızdan içilen bir madde kullanılacaktır. 

PET/CT kolon kanseri için rutin olarak gerekmese de bazı durumlarda kullanılır.  PET/CT’de, vücuda bir radyoaktif ilaç (şeker izleyici) enjekte edilir.  Şekeri yoğun tutan dokular parlak olarak görüntülenir. Kanser hücreleri şekeri daha hızlı kullandıkları için normal hücrelerden daha parlak görünürler. 

MR, kolon kanseri tedavisini planlamak için sık kullanılmaz. Kontrastlı MR, karaciğerde şüpheli lezyon varlığında gerekebilir.

TEDAVİ

Kolon kanseri tedavisinde cerrahi en etkili tedavi yöntemidir. Ameliyattan sonra gerekli olan hastalarda kemoterapi uygulanır. Kemoterapi ayrıca kanser rezeke edilemiyorsa (ameliyatla çıkarılamıyorsa) uygulanır.

Ameliyat Öncesi Hazırlık

Kolon ameliyatları öncesinde kan tetkikleri, karın tomografisi, göğüs tomografisi, kalp grafisi, yaşlı hastalarda ve hastalık öyküsü olanlarda Kardiyoloji ve Göğüs Hastalıkları konsültasyonu istenir. Anestezi doktoru tarafından hasta değerlendirilir. Ameliyat öncesi gerekli hastalarda kan rezerve edilir. Zorunlu olmasa da birçok cerrah ameliyattan önceki gün bağırsak temizliği uygulamaktadır. Bunun için hastaya ishal yapıcı ilaçlar (müshil) ve lavmanlar yapılır. Çoğu zaman ameliyattan 12 saat önce kan sulandırıcı iğne (yüksek molekül ağırlıklı heparin) uygulanır. Bu, ameliyat sonrası damarda kan pıhtılaşması/tromboemboliyi önlemek içindir. Tromboemboliyi önlemek için ayrıca hasta ameliyathaneye varis çorabı veya pnömotik kompresör ile alınır. Ameliyat sonrası yeterince yürümeye başlayıncaya kadar varis çorabı giymeye devam eder.

CERRAHİ TEDAVİ

Kolektomi

Kolon kanserinde tümörün olduğu kolon bölümü çıkarılır. Buna kolektomi denir. Kabaca sağ kolon tümörlerinde sağ hemikolektomi, sol kolon tümörlerinde sol hemikolektomi, sigmoid kolon tümörlerinde sigmoid kolektomi, sigmoid kolon ve rektum birleşim yerindeki tümörlerde anterior rezeksiyon ameliyatı uygulanır.

Kanserli kolon bölümü çıkarıldıktan sonra kalan bağırsağın sağlıklı iki ucu tekrar birleştirilir.  Bağırsakların bu birleştirilme işlemine “anastomoz” denir. Bu işlem dikilerek de yapılabilir, ancak günümüzde çoğunlukla stapler dediğimiz titanyum zımbalı aletlerle yapılır. Kolektomi işlemi sırasında tümörün yakınındaki lenf düğümleri de çıkarılır.  Lenf nodunun çıkarılmasına lenfadenektomi denir.  Çıkarılan lenf nodu sayısının 12’nin üzerinde olması hedeflenir.

 Kolektomi ameliyatı açık veya kapalı (laparoskopik/robotik) yöntem olmak üzere iki şekilde yapılabilir. Açık yöntemde, karnınızdaki büyük bir kesiden kanserli doku çıkarılır.  Kapalı yöntemde karında yapılan birkaç küçük kesiden girilen kamera ve el aletleriyle tümörlü kolon bölümü çıkarılır. Ameliyat süresi 2-4 saat kadardır.

Laparopik ameliyat sonrası;

  • Kesiler daha küçük,
  • Ağrı daha az,
  • Hastanede kalış süresi daha kısa,
  • Iyileşme ve işe dönüş daha hızlı,
  • Yara yeri problemleri daha az,
  • Ameliyat sonrası akciğer problemleri daha az görülmektedir.

Doku veya bir organın tamamı veya bir kısmını çıkaran ameliyatın diğer adı rezeksiyondur.  Rezeksiyon ile tamamen çıkarılabilen kansere rezektabl denir. Ameliyat genellikle genel anestezi altında yapılır.

Ameliyat sırasında alınan doku patoloğa gönderilir.  Patolog, kanserin kolon duvarında ne kadar büyüdüğünü, çıkarılan lenf düğümlerinde kanser olup olmadığını inceler.  Buna göre kanser evresi belirlenir.  Bunun sonucunda, Onkologunuz ameliyattan sonra kemoterapiye ihtiyaç olup olmadığına karar verir.

Kolostomi/ileostomi

Kolon kanseri ameliyatlarında nadiren geçici kolostomi veya ileostomi yapılması gerekebilir. Bu, kolonun kalan bölümlerini yeniden bağlamanın güvenli olmayabileceği durumlarda yapılır. Kolostomide, kolonun kalan üst kısmı karın yüzeyindeki bir açıklığa bağlanır.  İleostomide ise ince bağırsak karın yüzeyindeki bir açıklığa bağlanır. Bu açıklığa stoma denir. Dışkı, stoma yoluyla vücuttan çıkar ve cilde yapıştırılan bir torbaya girer.  Bu, genellikle 1-2 aylık bir süre için gereklidir.  Kolon kanseri ameliyatında kolostomi veya ileostomi nadiren gerekir. Gerekse bile çoğu zaman geçicidir. Kalıcı kolostomi çok daha nadiren gerekir.

Kanserli kolon bölümü çıkarıldıktan sonra kalan bağırsağın sağlıklı iki ucu tekrar birleştirilir.  Bağırsakların bu birleştirilme işlemine “anastomoz” denir. Bu işlem dikilerek de yapılabilir, ancak günümüzde çoğunlukla stapler dediğimiz titanyum zımbalı aletlerle yapılır. Kolektomi işlemi sırasında tümörün yakınındaki lenf düğümleri de çıkarılır.  Lenf nodunun çıkarılmasına lenfadenektomi denir.  Çıkarılan lenf nodu sayısının 12’nin üzerinde olması hedeflenir.

 Kolektomi ameliyatı açık veya kapalı (laparoskopik/robotik) yöntem olmak üzere iki şekilde yapılabilir. Açık yöntemde, karnınızdaki büyük bir kesiden kanserli doku çıkarılır.  Kapalı yöntemde karında yapılan birkaç küçük kesiden girilen kamera ve el aletleriyle tümörlü kolon bölümü çıkarılır. Ameliyat süresi 2-4 saat kadardır.

Laparopik ameliyat sonrası;

  • Kesiler daha küçük,
  • Ağrı daha az,
  • Hastanede kalış süresi daha kısa,
  • Iyileşme ve işe dönüş daha hızlı,
  • Yara yeri problemleri daha az,
  • Ameliyat sonrası akciğer problemleri daha az görülmektedir.

Doku veya bir organın tamamı veya bir kısmını çıkaran ameliyatın diğer adı rezeksiyondur.  Rezeksiyon ile tamamen çıkarılabilen kansere rezektabl denir. Ameliyat genellikle genel anestezi altında yapılır.

Ameliyat sırasında alınan doku patoloğa gönderilir.  Patolog, kanserin kolon duvarında ne kadar büyüdüğünü, çıkarılan lenf düğümlerinde kanser olup olmadığını inceler.  Buna göre kanser evresi belirlenir.  Bunun sonucunda, Onkologunuz ameliyattan sonra kemoterapiye ihtiyaç olup olmadığına karar verir.

Metastazlara Yönelik Tedaviler

Kolon kanserinde en sık uzak metastaz karaciğere, daha az olarak da akciğere olur. Metastaz varlığında eğer mümkünse kolon ameliyatıyla aynı seansta veya farklı bir seansta metastazlar da çıkarılır. Karaciğer metastazlarında metastazektomi dediğimiz, temiz cerrahi sınırla birlikte metastaz çıkarılabileceği gibi, lobektomi dediğimiz daha geniş rezeksiyonlar da gerekebilir. Metastazlar bazen çok sayıda olur, bazılarına cerrahi olarak ulaşılması mümkün olmayabilir. Bu durumda ameliyat sırasında veya başka seansta ultrasonografi eşliğinde Radyofrekans ablasyon (RF) veya mikrodalga yöntemleriyle tümör dokusu yakılabilmektedir. Bu işlemleri girişimsel radyologlar yapmaktadır.

Portal ven embolizasyonu

Karaciğerin büyük kısmı çıkarıldığında kalan karaciğerinizin çok küçük olacağı düşünülürse, büyümesi için çıkarılacak tarafa giden portal ven denilen damara yönelik portal ven embolizasyonu (PVE) dediğimiz işlem yapılır. Bu işlemden sonra kalan taraf büyüyecektir. Bu işlemde girişimsel radyolog, karaciğerdeki portal vene yerleştirilen bir kateter yoluyla karaciğer tümörüne giden kan damarını bloke ederek karaciğerin sağlıklı kısmının büyümesine neden olur.

Ameliyat Komplikasyonları

Kolon ameliyatları sonrası yara problemleri, diğer birçok ameliyattan daha sık görülür. Bunun nedeni, bağırsaklardaki bakterilerin bir şekilde yara enfeksiyonuna yol açmasıdır. Bu nedenle sıklıkla ameliyat öncesi ve sonrası antibiyotik kullanılır. Bunun dışında kanama, anastomoz kaçağı, (bağırsak dikişlerinin sızdırması), akciğer problemleri, bacak veya akciğer damarlarında kan pıhtılaşması ya da emboli, kalp problemleri görülebilir. Ameliyat sonrası bağırsakların çalışması gecikebilir, karında şişlik ve ağrı olabilir. Tüm bu komplikasyonlara yönelik önlemler ve gereğinde tedaviler uygulanır. Ameliyat sonrası uzun vadede ameliyat yeri fıtığı görülebilir. Fıtık en sık, ameliyat sonrası yara enfeksiyonları, anastomoz kaçağı olan bireylerde görülür.

Sistemik Tedavi (Kemoterapi, immünoterapi)

Sistemik tedavi türleri arasında kemoterapi, hedefe yönelik tedavi ve immünoterapi bulunur. Sistemik tedavi ilaçları, kanser hücrelerini öldürmek için kullanılır.  İlaçlar, kanserli hücrelere ulaşmaları için damar yolundan veya ağızdan verilir.  Ne yazık ki, sistemik tedavi, sadece kanser hücrelerini değil, sağlıklı hücreleri de öldürebilir.  Sağlıklı hücrelere verilen hasar, saç dökülmesi, ağız yaraları, kan hücrelerinin baskılanması, cilt çatlaması gibi yan etkilere neden olabilir. Bunların dışında mide bulantısı, iştahsızlık, enfeksiyonlara yatkınlık da sık görülen yan etkilerdir. 

Karaciğer metastazları cerrahi tedaviye uygun değilse, intraarteryel tedaviler dediğimiz çeşitli girişimsel radyoloji yöntemleri uygulanabilir. İntra-arteriyel tedavilerde, karaciğer tümörleri kemoterapi boncukları (kemoembolizasyon) veya radyoaktif küreler (radyoembolizasyon) ile tedavi edilir. Radyasyon küreleri kullanılıyorsa, seçici dahili radyasyon tedavisi (SIRT) veya transarteriyel hepatik radyoembolizasyon (TARE) olarak bilinir.  Bu işlemler girişimsel onkolog/radyologlar tarafından yapılmaktadır.

Radyasyon Tedavisi

 Radyasyon tedavisi, ameliyatla çıkarılamayan kolon kanserini tedavi etmek için kemoterapi ile birlikte kullanılabilir. Metastatik kolon kanserini tedavi etmek için en sık kullanılan radyasyon tedavisi tipi, stereotaktik vücut radyasyon tedavisidir (SBRT).  SBRT, son derece odaklanmış bir harici ışın radyasyon terapisidir.  SBRT, karaciğere, akciğerlere veya kemiğe yayılmış kolon kanserini tedavi etmek için kullanılabilir.

Kolon Kanseri Tedavisi Sonrası Öneriler

 Tedaviyi bitirdikten sonra kanserin tekrarlaması açısından izlenmesi önemlidir.  Ancak, diğer sağlık sorunlarını önlemeye ve yaşam kalitenizi iyileştirmeye yardımcı olmak için de dikkat edilmesi gerekenler vardır.

 Kanser taraması

 Meme, prostat ve over, rahim kanseri gibi diğer kanser türleri için tarama yaptırılması. 

Diyet ve egzersiz

Sağlıklı bir yaşam tarzı, sağlıklı beslenme ve sağlıklı bir vücut ağırlığını korumayı gerektirir. 

Mümkün olduğunca bitkisel gıdalarla beslenerek sağlıklı bir diyet yapın. 

Az karbonhidratlı/düşük glisemik yüklü diyet, kolon kanserinin tekrarlama riskini azaltır.

Günde ortalama 30 dakika yürüyüş veya orta yoğunlukta egzersiz yapmaya çalışın. 

Alkol bazı kanserlerin riskini artırabilir.  Alkolü azaltın veya daha iyisi hiç içmeyin.

Doktorunuz uygun görürse, kolorektal kanser tekrarlamasını önlemek için her gün aspirin kullanabilirsiniz.

Sigara içiyorsanız bırakmanızı öneririm.

Sigara hem kenser için bir risk faktörüdür, hem de tedavi sürecinde birçok sorunun sebebidir.

Kolon Polipleri ve kanser İlişkisi

Kolon kanseri genellikle kalın bağırsağın iç yüzeyindeki poliplerden gelişir.  Polip, kolon duvarının iç yüzeyindeki hücrelerin aşırı büyümesidir.  En yaygın tip adenom olarak adlandırılır. Uzun yıllar sürse de adenomlar invaziv kolon kanserine dönüşebilir.  Bir adenomda oluşan kanser, adenokarsinom olarak bilinir.

Poliplerin iki ana şekli vardır; saplı ve sapsız polip.  Saplı/Pediküllü polipler mantar şeklindedir ve kolon duvarından dışarı çıkarlar.  Sapları ve yuvarlak tepeleri vardır.  Sapsız polipler daha düzdür. Geniş tabanla kolona tutunurlar.

Poliplerin çoğu kolonoskopi sırasında çıkarılabilir. Bu işleme polipektomi adı verilir ve bu işlem çoğu zaman tedavi için yeterlidir. Ancak polip çıkarılamayacak kadar büyükse ya da kanser, polipektomi ile çıkarılacak kadar erken evre değilse, ameliyat gerekir. Bu durumda ameliyatla polibin, kolonun bir bölümü ile birlikte çıkarılması (rezeksiyonu) gerekebilir.  Polipin boyutu, şekli (saplı veya sapsız olması, polipektomi sonrası patoloji sonucuna göre ameliyat gerekip gerekmediğine karar verilir.

Tümörün Bağırsağı tıkadığı durumlar

Bazen, tümör dışkı akışını engelleyecek kadar büyüyerek bağırsakta tıkanıklık oluşturur. Bu durumda hasta yediklerini çıkaramayacağı için, karnı şişer ve şiddetli ağrı başlayabilir. Durum çözülmezse kusmaya başlar. Bu durum acil tedavi gerektirir. Tıkanıklık durumunda bazı tedavi seçenekleri vardır. 

Seçeneklerden birisi, kolektomi, yani tümörlü bağırsak segmentinin çıkarılmasıdır.  Kolektomi sonrası bağırsak uçları uygunsa birbiriyle birleştirilir ve torbaya (kolostomi veya ileostomiye) gerek kalmaz. Ancak bazen kolostomi veya ileostomi gerekebilir. Çünkü tıkanıklık nedeniyle bağırsak duvarı şişmiştir ve dikiş sağlıklı olmayabilir, kaçak riski yüksektir. Kolostomide, kolonun kalan üst kısmı yüzeydeki bir açıklığa bağlanır. İleostomide ise ince bağırsağın bir segmenti yüzeydeki bir açıklığa bağlanır. Bu açıklığa stoma denir.  Dışkı, stoma yoluyla vücuttan çıkar ve cilde yapıştırılan bir torbaya girer.  Bu durum genellikle kısa bir süre için gereklidir. 

Başka bir olasılık da önce bir ileostomi veya kolostomi, arada kemoterapi, ardından kanseri çıkarmak için ikinci bir ameliyat yapılabilir. Bu, genellikle kanser çıkarılamayacaksa veya hastanın durumu büyük ameliyatı kaldıramayacaksa uygulanır.

Nadiren, önce stent adı verilen bir ağ şeklinde metal tüp yerleştirilebilir, ardından kanseri çıkarmak için ikinci bir ameliyat yapılabilir.  Stent, kolonu açık tutarak gaz ve dışkının geçmesine izin verir. Stent, ameliyatın uygun olmadığı durumlarda yapılabilen bir seçenektir.

 

Ameliyat sonrası takip

Evre I kanserlerde: Kolonoskopi evre I kolon kanseri için ameliyattan 1 yıl sonra önerilir. Sonuçlar normal ise bir sonraki kolonoskopi 3 yıl sonra ve ardından 5 yılda bir yapılmalıdır.  Kanser nüksünü düşündürecek bulgu izlenirse biyopsi alınır ve görüntüleme testleri istenir.

Evre II ve III: Kolonoskopiye ek olarak, evre II ve III kolon kanseri için fizik muayeneleri, CEA kan testlerini ve BT taramaları yapılır.  Yükselen CEA seviyeleri, kolon kanserinin tekrarladığını gösteren bir işaret olabilir.  BT taramaları, herhangi bir nüks olması durumunda metastazları bulabilir. 

Metastatik Kolon Kanseri

Kolon kanseri en sık karaciğere, bazen akciğerlere ve daha az sıklıkla karın içi diğer alanlara veya vücudun başka bölgelerine yayılır. Metastaz yapmış kanser Evre 4 olarak değerlendirilir. Kanser teşhis edildiğinde çoktan yayılmış olabilir veya daha yaygın olarak, metastaz, metastatik olmayan kolon kanseri tedavisinden sonra gelişir.

 Kolon kanseri olan kişilerin yaklaşık yarısında metastaz gelişir.  Birçoğu, ameliyatla çıkarılamayan veya yaygın karaciğer metastazları olsa da, cerrahi, girişimsel radyolojik işlemlerle kombine edildiğinde önemli bir kısmına tedavi uygulanabilmektedir. 

Karaciğer veya akciğerlere yayılmış kolon kanserinde tercih edilen tedavi, mümkünse, cerrahidir. Göğüs ve karın bilgisayarlı tomografisi (BT) ameliyat olup olamayacağınıza karar vermede kullanılan önemli tetkiklerdir.

Ameliyatın mümkün olmadığı ya da uygun olmadığı küçük tümörlü bazı hastalarda görüntü kılavuzluğunda ablasyon önerilebilir (RF veya mikrodalga). Karaciğer ve akciğer tümörleri cerrahi ve/veya ablasyon ile alınamıyorsa radyasyon tedavisi düşünülebilir.  Bu lokal tedavilerle tedavi mümkün değilse evre IV kolon kanseri sistemik tedavi ile tedavi edilir. 

Hastaya en iyi tedavinin belirlenmesi için hasta multidisipliner bir uzman ekibi tarafından değerlendirilmelidir.  Bu ekipte cerrahlar, Medikal Onkolog, Radyasyon Onkolog, Girişimsel Radyolog bulunmalıdır.

 İlk verilen sistemik tedaviye birinci basamak tedavi denir.

 

Birinci basamak sistemik tedavi

 Aşağıdaki kemoterapi rejimlerinden biri genellikle önce verilir:

 FOLFIRI FOLFOX CAPEOX FOLFIRINOX

 Biyolojik olarak bilinen hedefe yönelik bir tedavi de rejime dahil edilebilir:

 Bevacizumab (Avastin), Panitumumab (Vectibix), Cetuximab (Erbitux).

Panitumumab ve cetuximab sadece kolonun sol tarafındaki normal RAS ve BRAF genlerine sahip tümörler için kullanılır.

 MSI-H veya dMMR tümörleri için, immünoterapi de birinci basamak tedavi için bir seçenek olabilir.  Şu anda önerilen immünoterapiler arasında pembrolizumab (Keytruda) ve nivolumab (Opdivo) yer alır.  Nivolumab, ipilimumab (Yervoy) adı verilen başka bir immünoterapi ile birlikte verilebilir.

Çok sık olmasa da sistemik tedavi sonrası tümörler cerrahi ve/veya lokal terapilerle çıkarılabilecek kadar küçülebilir.  Bu durumda ameliyat planlaması yapılır.  Primer kolon tümörü ve metastazlar aynı ameliyat sırasında veya farklı seanslarda alınabilir.  Ameliyattan sonra çoğu zaman bir süre daha sistemik tedavi uygulanır.  Bazı durumlarda, gözlem veya kısa bir kemoterapi kürü mümkün olabilir.  Ameliyattan sonra verilen herhangi bir sistemik tedaviden sonra takip başlar. 

 Birinci basamak tedavi sırasında tümörler rezektabl hale gelmezse, sistemik tedaviye devam edilir.  Amaç, kanserin büyümesini ve yayılmasını yavaşlatmaktır.  Seçilmiş vakalarda lokal terapilerle tedavi mümkün olabilir. 

Peritona Yayılmış Kanser

Metastatik kolon kanseri olan hastaların %15-20 kadarında peritonda da tümör vardır.  Periton, karnı çevreleyen ve karın organlarının çoğunu kaplayan ince doku tabakasıdır.  Yaygın peritoneal kanserde çoğu durumda tedavinin amacı semptomları hafifletmek veya önlemektir.  Ana tedavi sistemik tedavidir.

 Uygun hastalarda sitoredüktif cerrahi ve/veya hipertermik intraperitoneal kemoterapi (HİPEK) tedavi seçenekleri olabilir.

 Sitoredüktif cerrahi, görünür tüm tümörlerin cerrahi olarak çıkarılmasıdır.  Tümör bir organın yüzeyinden ayrılamıyorsa organın da alınması gerekebilir.  HİPEK’te, özel bir cihazda ısıtılmış bir kemoterapi solüsyonu, kateterler yoluyla doğrudan karın boşluğuna verilir.  Kemoterapi solüsyonu, sağlıklı hücreleri öldürmeden kalan mikroskobik kanser hücrelerini öldürür.

 Sitoredüktif cerrahi ve HİPEK’in faydalarının potansiyel zararlarından ağır basıp basmadığı konusunda araştırmaya ihtiyaç vardır.  HİPEK yöntemi yalnızca ameliyatla tamamen çıkarılabilen minimal metastazı olan hastalarda uygulanmalıdır.  Bu işlemler sadece bu yöntemlerde deneyimli kanser merkezlerinde yapılmalıdır.